◄█►

selma Çuhacı resmi blog'una Hoşgeldiniz..!

bilgi

•Çatıdaki çiçekler / Hep bir yarın var•

3 Eylül 2010 Cuma

İÇİ BOŞ.....


Anlamıyorum...Anlayamıyorum...Beynim bir boşlukla dopdolu,korkuyorum!
Birşeylerin içi durmaksızın boşaltılıyor;sonra bu ''içi boşlar'' alkışlanıyor,yüceltiliyor...İçi boşaltılamayan ''dolu''lar ise görmezden gelinerek;yoksayılıyor,bastırılıyor,batırılıyor;tıpkı ''hafifliğince su yüzeyinde kalanlar ile,ağırlığınca yüzeyde kalamayıp dibe vuranlar''gibi...
Oysa hayatımızı şekilleyen mimarlar;anne-babalarımız,nine-dedelerimiz,hocalarımız;içi dolu yüreklerin,içi dolu beyinlerin,içi dolu ruhların;kısacası, içi dolu hayatların,gereğini ve erdemini öğretmediler mi bize???İçi dolu hedefler,amaçlar koymadılar mı önümüze???Ve daha okuma yazmayı öğrendiğimiz günden bugüne,hep buna dair olmadı mı çabalarımız???
Hani elimizin yeni kalem tuttuğu yıllarda;boyama kitaplarımız vardı.
İçi boş,sadece çizgilerden ibaret şekilleri;rengarenk boyayıp,içlerini doldurduğumuz zaman,bir ruh-bir anlam kazanan;o resimler...
Hatırlıyorum da,çizdiğim her resimde mutlak var olan, o küçük kulübenin bacasındaki duman ,hiç eksik olmazdı!Çünkü o duman;evin içinde var olan hayatın,yani evin içinin boş olmadığının işaretiydi...
Giderek ağırlaşan demir kumbaramın içi doldukca;bana verdiği ekonomik özgürlük güvencesi...,En sevdiğim sade gazozun,şişesinin doluluğu ile özdeş;o unutulmaz tad...,Çalışkanlığımın kanıtı ve nişanesi; içi alabildiğine dolu okul çantam...,Doluluk kavramının anlamını çok boyutlu düşünemediğim yine o yıllarda,annemle çıktığımız alışverişlerde; annemin satıcılardan;domatesin,karpuzun,bezelyenin vs...nin
içinin doluluğu konusunda istediği garantiler;sebze-meyvenin bile içi dolu olanının değerli olduğunu öğretmişti bana...
Resimler,kumbaram,okul çantam derken,zamanın da doldurulması gerektiğini öğreniyordum yavaş yavaş!Ders çalışmama verdiğim kısacık aralarda bile,annem hemen elime bir iş tutuşturur;''boş duranı Allah da sevmez ''derdi...Demek ki,boşluk kavramının dinimizde de yeri yoktu!!!
Yaşam mimarlarımız bizi,boşluklardan hep uzak tuttular!
Boş konuşmanın,boş düşünmenin,boş yaşamanın;insanın varoluş amacına aykırı olduğunu anlattılar...Söylenecek değerde sözümüz yoksa
susabilmenin,en büyük erdem olduğunu öğrettiler.Yüreğimizdeki küçücük bir boşluğu bile,sevgiyle doldurmanın;güzelliğini,anlamını övdüler.Ve dediler ki bize;tabiatta bütün boşluklar dolar!!!Önemli olan boşlukların dolması değil,ne ile ve nasıl dolduğudur!!!

Peki ne oldu???Ne oldu da,bir hava kabarcığına bile yer kalmayacak kadar doldurduğumuz beyinlerimiz,sevgi-inanç taşan yüreklerimiz;kendini anlatmakta zorlanır oldu;içi boş bedenlerin dünyasında...
Ne oldu da,boş konuşmak meziyet oldu;halka inmek adına;halkı kendi boşluklarının dibine çekmeye çalıştıklarını inkar ederek...Ne oldu da,söylenecek çok sözü olan ,susar oldu;bu kaba gürültünün şerrine boyun eğerek...Ne oldu da;''göz rengi -fikir renginden,etek boyu -akıl boyundan,kiminle olduğun-kim olduğundan''daha çok önemsenir oldu...

Boş bedenlerin,içini boşaltmayı hedeflediği kitlelere pompaladığı; gündem yaratan,gün savan,kafa karıştıran;nice savsata,hava-civa...Ama
damara enjekte edilen bir hava kabarcığı kadar tehlikeli!!!

Anlamıyorum...Anlayamıyorum...Artık insanların değerini ölçen terazi ağırlıkları;tüyden daha hafif!!!

Peki ne oldu???Hayır aslında!!!;Ne oldu demeye gerek yok...Ne olduğu her tv. kanalında,her gazete sayfasında açıkca görülüyor!!!
Önemli olan 'ne oldu 'diye sormak yerine,'neler oluyor 'diye sorgulamak belki de...
Gelecek nesiller için...

Çatıdaki Çiçekler_sayfa:23
deneme&fotograf
selma Çuhacı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vakit ayırdığınız ve yorumunuz için teşekkür ederim ))