◄█►

selma Çuhacı resmi blog'una Hoşgeldiniz..!

bilgi

•Çatıdaki çiçekler / Hep bir yarın var•

22 Eylül 2010 Çarşamba

YÜRÜYEN HEYKELLER,,,,,

     
       



Yer, Bağdat Caddesi...Vakit ,günün en uyanık,en canlı saati...
Birçok iş yerinde mesai çoktan başlamış.Trafik kilitlenmiş;araçlar adım adım ilerliyor!Bir elinde direksiyon,bir elinde telefon,ağzında sigara;öfke soluyan sürücüler,tam bir trafik savaşcısı kimliğine bürünmüş,klaksonlarıyla savaş çığlıkları atıyorlar.Çok olağan ihlallerle,kanıksanmış bir anarşi yaşanıyor...
          Bu anarşinin dışında kalmak ve gideceğim yere adımlarımla daha çabuk varabilirim düşüncesiyle;yaya olmayı ve kaldırımda seyretmeyi tercih ediyorum.en büyük amacım,gideceğim yere biran önce ve tek parça ulaşabilmek!!!
          Kaldırımda akan yaya seli,korkutucu ve aşılmaz görünüyor gözüme...
Bir yandan kaldırımı dörtlü,beşli guruplar halinde işgal etmiş yaya duvarları;
bir yandan birkaç yüz metrelik zincirleriyle özgürlüğü bağışlanmış şımarık ev
köpeklerinin tacizleri;bir yandan kaldırımlara park etmiş araç aralıklarından süzülerek geçebilme gayretleri;bir yandan patenleriyle üzerime gelen çocuklardan korunma hamleleri ve daha neler neler....Bu arada açık bırakılmış çukurlardan atlama cambazlığını ve telefon konuşmasının hararetine kapılarak üzerime gelen ve bana çarptığı için özür dilemek zorunda kaldığım vatandaşlarımızı da unutmamak gerek!?
          Biz ne kadar zengin(!) bir toplumuz diye düşünüyorum...Çoğunluğunu genç ve orta yaşın oluşturduğu bir toplum kesiti;mesainin en yoğun saatlerinde sokaklarda,cafelerde telaşsız,kaygısız  zaman öldürüyor!İş gücü ve üretim potansiyeli kızağa çekilmiş,yüzsüz bir rehavet yaşanıyor...Bir tüketim çılgınlığı içinde  nice insan,mağazaları doldurup doldurup boşaltıyor.
          Ve kaldırımların değişmez müdavimleri,tuhaf bir gençlik!Üzerlerindeki okul formalarına tezat  bir davranış modeliyle;yaka bağır açık,saçlar dağıtılmış,    ağızlarında sigara(daha iyimser olarak ciklet)sadece gülen,mat bakan,pervasız bir cafe-bar gençliği....Mekanik,robot bir gençlik!!!
          Ve ekmek parasını burada;bu amaçsız kalabalıkta arayan,çoğunluğunu küçük çocukların oluşturduğu,yeni keşfedilmiş bir sektör;kaldırım sektörü...     
Çiçek,ciklet,mendil satarak,ayakkabı boyayarak ,yaşam duvarını delmeye çalışan insanlar...Kimi peşimizden koşarak,kimi önümüze çıkarak;kimi diliyle,kimi elleriyle,kimi sadece gözleriyle sattığı malı pazarlamaya çalışan insanlar.Ama çalışan insanlar!!!Onların israf edecek ne fazladan zamanları,ne de paraları var.Harcayabildikleri tek şey gururları!Bir yaşam ve bir lokma ekmek uğruna!....
          Bu tezatlar selini yararak ilerlemeye çalışıyorum.....Bu aceleci tavrım ters gelmiş olmalı ki insanlara,''birşeyden mi kaçıyor?''der gibi tuhaf bakışlarını hissediyorum üzerimde!Çünkü bu kalabalığın adımlarında;nereye olursa rahatlığı ve yavaşlığı var...Acele edenler,sadece kuaförden yada pastaneden çıkıp,arabasına koşarak binen,genellikle de kadın sürücüler!!!Tabii,koşarak kazandıkları zamanı;görüyorlar mı diye etrafı inceleme süresinde yada kuafördeki bekleme zamanlarındaki dedikodu mesaisiyle kaybettiklerini hesaba katmazsak şayet!!!
          Birden bu yaşam uğultusunun içinden,inanılmaz güzel bir müzik sesi sıyrılıyor!!!İçli bir keman,hüzünlü bir ud ve yanık bir kadın sesi;''Nasıl geçti habersiz,o güzelim yıllarım?!!''Önce anlamıyorum ne olduğunu.Herhalde geçmişteki insan manzaralarına duyduğum özlemle,''hallusinasyon bu,diyorum''...Ama hayır,gerçek!!!
          Kaldırımda duvar dibine oturmuş,ellerinde enstrumanları;biraz yaşlıca,gözlerinin görmediği hemen anlaşılan,üç insan!!!Önlerinde bir kutu;kutunun içinde buruşturulup atılmış birkaç lira...Öyle mağrur bir tavırları var ki;sanki kendileri için şarkı söylüyorlar...Hayır!Söylemiyorlar;bu şarkıyla 'habersiz geçip giden güzelim yıllara 'ah edip,o yılları yaşıyorlar yeniden.Hiç kimseye müdanna etmeden,dilenmeden,sanatlarının bedelini talep ediyorlar.
          Ve ruhu bedeninden ayrılmış;bakan ama görmeyen,işiten ama duymayan bu yürüyen heykeller;sadaka niyetine yada vicdan temizleme bahanesiyle,  zaten savurmaya hazır oldukları paralarından birkaç lira lütfediyorlar bu insanlara!;Belki de ,sadece  bu insanlar kör olduğu için...
          Sebep buysa diyorum kendi kendime;asıl size verilmeli bu sadaka!Çünkü,bu insanların sadece gözleri görmüyor...Ama sizin,ruhunuz,gönlünüz kör.İşte esas acınacak özürlülük bu!!!
          Öylesine güzel bir müzik ziyafetiyle doyuruyorum ki ruhumu,teşekkür olarak biraz para bırakıyorum kutuya.Ve hemen bir taksiye binip uzaklaşıyorum
bu yaşayan ölülerin arasından.Çünkü ,bir adım öteye tahammülüm yok!!!


                                                                             

çatıdaki çiçekler_sayfa:63
deneme&fotograf
selma Çuhacı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vakit ayırdığınız ve yorumunuz için teşekkür ederim ))